AİLE VE GENÇLİK-13
İnsanlık tarihi boyunca var olan ve değişimler karşısında sürekliliğini her zaman koruyan, günümüze kadar kurulmuş bütün medeniyetlerde, hukuk sistemlerinde ve dinde, toplumsal hayatı, birlik ve bütünlüğü sağlamaya yönelik düzenlemelerin esas objesi hiç şüphesiz aile olmuştur. Aile kurumu, toplumsal yapıda yerine ikamesi olmayan bir nitelik göstermektedir. Çeşitli zamanlarda aile kurumuna yönelik bütün zihin karışıklıklarına rağmen aileyi ikama edecek her hangi bir toplumsal hayat söz konusu olamamıştır. Aile kurumunun, yerine konulamayan yegâne kurum olmasının temelinde ise, bireyle toplum arasında köprü olmasını gerektiren görevlerinin bulunması yatmaktadır. Bu bakımdandır ki, toplumun en küçük yapısını oluşturan aile dünyaya getirdiği neslini iyi yetiştirmek suretiylede temelini sağlamlaştırmış olur. Ülkemiz nüfusunun, diğer ülkelerle kıyaslandığında genç nüfustan meydana geldiği bilinmek-tedir. Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, bu potansiyel iyi eğitimden geçilip verimli ve etkin şekilde değerlendirilebilirse ülkemiz adına çok büyük bir avantajdır. Ancak; şu gerçeğinde altını çizmek gerekir ki, bugün gençlerimizin çok iyi yetiştirildiğini ve enerji dolu gençlik dö-nemlerini verimli, kapsamlı ve kalıcı faaliyetlerle değerlendirdiklerini söylemek zordur. Kuş-kusuz genç kuşakların yetişmelerine yönelik son yıllarda ülkemizde önemli yatırım ve çaba-ların olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Buna karşın çağın ortaya çıkardığı bir kısım problem-lerin mevcudiyeti de bir vakıadır. İşte günümüzde bu sorunların başında internet, telefon vs. gibi çağın iletişim araçlarının yanlış amaçlarda kullanımı gelmektedir. Tarım toplumunda, imanlı, inançlı, üretken, vatanına, milletine ve insanlığa faydalı nesiller yetiştirilirken, sanayi toplumunda sokakların yetiştirdiği çocukların, değerlerimizden uzak yetişiyor almaları, toplumumuzun göz ardı etmemesi gereken önceliğidir. Günümüzde hemen her evde var olan ve adeta pimi çekilmiş birer bomba haline gelen internet ve cep telefonlarının amacı dışında kullanımından kaynaklı boşanmaların artması, eşlerin birbirlerini aldatarak web camda sahte sözcüklerden, sahte yüzlerden sevgi dilenmeleri, buna bağlı ekonomik kayıpların yanı sıra zamandan ve üretim değerlerinden uzaklaşılarak topluma herhangi bir katkıda bulunulamaması düşünmemiz gereken önceliklerimiz olmalıdır. Milyonlarca üyesi bulunan sosyal paylaşım sitelerinden özellikle Facabook, Msn ve diğer sohbet sitelerinde yapılan ahlaksızlıklar maalesef önü alınamayacak boyutlara gelmiş durumda. Gün geçmiyor ki bunlara bağlı boşanma vakası olmasın, gün geçmiyor ki bir aile faciası yaşanmasın. Sabahlara kadar amacı dışında yapılan web cam sohbetleri ve buna bağlı olarak uykusuzluklar ailelerin ruh sağlığını da bozmakta. Böylesi bir yaşamı kendisine ilke edinen ve ahlaki yapısı, ruh hali bozulan bir ailede yetişen neslin o topluma katkısının ne olabileceğinin takdirini de sizlere bırakıyorum. İnternet ve zararları konusunda, Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlü- ğünün “SAGEM” yaptığı araştırmalardan çıkan sonuca baktığımızda ise, internet konusunda dikkatli olunmaz ve bazı tedbirler alınmazsa başta çocuklar olmak üzere aileye ve tüm topluma büyük oranlarda zararlarının olacağı noktasına geldiğidir. “SAGEM” tarafından, Yrd. Doç. Dr. Abdullah Kuzu başkanlığında oluşturulan ve konunun uzmanlarınca yapılan, “İnternet Kullanımı ve Aile Araştırması” konulu bir başka araştırmada ise şu ilginç sonuçlara ulaşılmıştır: 18 yaş altındaki çocuklar merkezli olarak yapılan bu araştırma, Türkiye’de 26 ilde anket yöntemi ile 2000 hanede yapılmış, yapılan bu ankette, Türkiye’de artık bir internet neslinin var olduğu sonucu ortaya çıkmış, internetin çekirdek ailenin âdeta bir üyesi hâline geldiği, onun sağladığı zengin kaynaklar, bilgi paylaşımı ve iletişim gibi konularda oldukça faydalı olarak kullanılacağına dikkat çekilirken, ürünlerin pazarlanmasında şirketlerin de interneti yoğun olarak kullandıkları bilgisine yer verilmiştir. SAGEM'in anket sonucuna göre hazırlanan rapordan elde edilen bazı sonuçlar da şöyle; kullanıcılar, internete girince yarım saatten az kullananların oranı %12 iken, bir saatlik bir zaman kullananların oranı %28, üç saatlik bir zaman kullananların oranı da %53’tür. Evinde internet ağı bulunan ailelerin %11’i, zamanlarının üç saatini internet başında geçirirken, günde en az bir defa internete girenlerin oranı da %51’dir. Gün içinde en çok internete girilen saatlerin 15.00-18.00 saatleri arasında olduğu sonucu ortaya çıkarken, anne-babaların en çok kullandıkları cep telefonu, bunu televizyon ve sabit telefon izlerken, gençler ile çocukların en çok internet ve cep telefonu kullandığı, bunu televizyon ve sinemanın takip ettiği belirtiliyor. İnternet kullanımı arttıkça, çocukların aile ile geçirdikleri zamanın azalması, aile çevresinden uzaklaşmalar ve aile içi iletişimde yüz yüze iletişimin azalması, bununda aile içi çatışmaya neden olması, günlük işleri aksatması, zaman kaybına neden olması, ailenin üzüntü ve kaygı duyduğu konulardır. SAGEM’in yaptığı bu araştırmada, internetin sağlık üzerindeki etkilerine dair sonuçlarına bakıldığında aileler, internet kullanımı ile ilgili olarak en çok göz yorgunluğu ile göz kızarıklılığından şikâyetçiler. Bu şikâyetleri sırt, boyun, baş, eklem, kas ağrıları, uykusuzluk ve yorgunluktur. Yemek yeme düzeninin bozulması da ailelerde bir başka şikâyet nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Ailelerin büyük çoğunluğu, internetin insan sağlığına olumsuz etkilerini bilmesine rağmen, önlem almamaları düşündürücü bulunurken, ailelerin bir kısmı da internete bağlı psiko-sosyal sorun yaşamadıklarına inanıyor olmaları. Sorun yaşayanlar arasında yer alan gençlerin ise MSN ve FACBOOK açık olmadığı zamanlarda kendilerini huzursuz hissettikleri ifade ediliyor. İlk zamanlarda, her derde deva olarak görülen internetin, bugün insanları kaygılandıran bir noktaya gelmiş olması son derece düşündürücü bulunuyor. Günümüzde, internetten arkadaş edinip bunu kısa sürede evliliğe dönüştürenlerden tutun da, ailelerde aldatmaların artmasına bağlı olarak, boşanmaların neredeyse ilk sıralarında yer alacak bir neden hâlini gelmesi son derece endişe verici bir gelişmedir. Bu sorun, belkide internetin en başında gelen zararları olarak insanlığın karşısına çıkmaktadır. Bu hal, sosyal sorun olarak toplumun karşısında dururken, işyerlerinde çalışanların iş kayıplarına da neden olmaktadır. Yalana dayalı sahte sevgi sözcükleriyle sanal aşkların, sanal sekslerin çoğaldığı, bunun kaydedip şantaj olarak karşı tarafa sunulmasıyla meydana gelen aile facialarına bakıldığında, bilgi ve bilişim çağı olan günümüz dünyasında insan hayatındaki bilgi akışında kolaylıkların sağlanması amacıyla imal edilen telefonun, bilgisayar ve internetin, amacı dışında kullanılması halinde telafisi mümkün olmayan sayısız sorunları da beraberinde getireceği unutulmamalıdır. Bu bakımdandır ki aileler, çocuklarını ve kendilerini bunun zararlı yönlerinden uzak tutmalı, başta çocukları olmak üzere topluma kötü örnek olmadan internetin ve telefonun faydalı yönlerinden istifade etmeliler. Tarım toplumunda çocukları aileler yetiştirirken, sanayi toplumunda sokakların yetiştirdiği gençleri ve sorumluluğunu yerine getirmeyen aileleri bekleyen tehlikeleri dikkatlerinize sunmak dileğiyle. 04.12.2012
Hamit KURT
|