AİLE VE GENÇLİK-1
İnsan hayatı çeşitli evrelerden oluşur. Bu evreleri en genel çerçevede bebeklik, çocukluk, er-genlik, yetişkinlik, yaşlılık olarak adlandırabiliriz. Bu dönemlerden her birinin kendine özgü yönleri olmakla beraber, bilhassa çocukluk ve gençlik dönemi bireyin kişilik ve kimliğinin şekillenmesinde büyük önem taşır. Çocukluk dönemi, dinin ve bilimin çerçevesini çizdiği metotlara uygun örgün ve yaygın dini, ahlaki ve milli eğitim ilkelerine uygun olarak geçirile-bilirse arızasız ve aksaksız atlatılabilir. Ancak; ergenlik dönemi için aynı şeyi söylemek pek de kolay değildir. Bilindiği üzere gençlik çağı insan hayatının en dinamik ve en hareketli dönemidir. İslam âlim-leri ve sosyal bilimciler bu dönemin 12 ila 18 yaş aralığına tekabül ettiği yönünde görüş be-lirtmişlerdir. Bu dönemin davranış kalıpları daha çok, dış görünüşe fazlaca önem verme, dav-ranış problemleri yaşama, hayalci olma, çekingenlik sergileme, ölçüsüz mahcubiyet duyma, tedirginlik/huzursuzluk sergileme, sosyal ortamlara uyum sağlayamama, duygusal davranış sergileme, istismar edilebilme şeklinde kendini gösterir. Biyolojik ve fizyolojik anlamda ergenlik demek olan bulûğ, kişinin çocukluk döneminden çıkıp yetişkinlik çağına girmesi bakımından bireyin hayatının dönüm noktalarındandır. Ergen-lik döneminde fiziksel, bilinçsel ve psikolojik değişim ve dönüşümler hızlı görülür. Bu süreç aynı zamanda hayat boyu gerekli olacak dini, sosyal, mesleki bilgi birikimi ve davranış form-larının kazanıldığı, ruhi/manevi ve fizyolojik gelgitlerin yaşandığı hayatın zikzaklı ve fırtınalı dönemidir. Bireyin gelecekteki yaşamının safhalarını etkileyecek olmasıyla da ayrıca önem taşır. Genç kuşaklar, bu yıllarda istenilen kıvamda eğitim/öğretinden geçirilmez ihmal edelir-se mesleki formasyon kazanmaz, ahlaki/insani erdemleri kişiliğinde özümsemezse ileriki süreçte telafisi güç durumlarla karşılaşabilirler. Bu nedenledir ki; psikologların, sosyologların, eğitimcilerin, bilge şahsiyetlerin gençlik dönemiyle ilgili hem ailelere hem de eğitim kurum ve kuruluşlarına yönelik bulundukları teorik-pratik uyarıları mutlaka dikkate alınmalıdır. Ülkemiz nüfusunun, diğer ülkelerle kıyaslandığında genç nüfustan meydana geldiği bilinmek-tedir. Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, bu potansiyel iyi eğitimden geçilip ihmal edilmeden verimli ve etkin şekilde değerlendirilebilirse ülkemiz adına çok büyük bir avantajdır. Ancak; şu gerçeğin de altını çizmek gerekir ki, bugün gençlerimizin çokta iyi yetiştirildiğini ve enerji dolu gençlik dönemlerini verimli, kapsamlı ve kalıcı faaliyetlerle değerlendirdiklerini söyle-mek zordur. Kuşkusuz genç kuşakların yetişmelerine yönelik son yıllarda ülkemizde önemli yatırım ve çabaların olduğu gözlerden kaçmamakta, lakin bilgi teknolojisinin getirdiği bir kısım problemlerin mevcudiyeti de bir vakıadır. Bu sorunların aşılmasında başta aileler olmak üzere, ülkemizin ilgili kurum ve kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. Hem milletimizin hem de başka milletlerin geleceğini tayin eden gençlik olgusu, en bütüncül ifadesiyle tüm insanlık âleminin de bekâsını tanımlayan bir kavram olarak karşımıza çıkmak-tadır. Bu nedenle, konuyla ilgili ne kadar araştırma yapılırsa yapılsın, ne kadar eser yazılırsa yazılsın önemi küçümsenemeyecek derecede büyüktür. Bu nedenlerden dolayıdır ki gençlik konusu enine boyuna incelenmesi gereken ailelerin ve devletlerin önemli ve öncelikli konu sudur. Ülkemiz ve dünyadaki gençlik sorunlarını gerçekçi bir bakışla ele almak, günümüzde ve gelecekte karşılaşılacak sorunların aşılmasına ve çözümüne önemli katkı sağlayacaktır. Bilişim teknolojisinin zirveye çıktığı 21 y.y dünyasında gençliği bekleyen tehlikeler ve çözüm yolları konusunda yaptığım mütevazı bir araştırmamda çarpıcı sonuçlara ulaştım. Gençlik döneminde yaşanan bu sorunlar üzerinde bir genel durum tespiti yapıp, sorunun temeline inerek çözüme katkı sağlayacak çeşitli alternatifleride ortaya koydum. Özellikle anne ve babalar çocuklarına, hayatlarının her dönemlerinde sağlıklı ve doğru bilgilerle rehberlik ederlerse inancım odurki, tereddüt ettiğimiz birçok sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Çocukların gelişim evrelerinde ailenin nasıl davranması gerektiği, çocuk eğitiminde izlenmesi gereken metodun nasıl olacağı, aile içi iletişimin nasıl olması gerektiği, eğitim döneminde arkadaş çevresinin takip edilip, yeni bir ortamla karşılaştıkları bu dönemlerinde onlara nasıl yardımcı olunacağı ve dışarıdan gelebilecek zararlı akımlardan uzak tutulması gibi konularda alınacak tedbirler konusunda başta anne-baba olmak üzere, bütün yetkililere de ayrı ayrı görevler düşmektedir. Bilişim teknolojisi çağında, çağa uygun şekilde eğitim verilirken, bili şim teknolojisinin zararlı akımlarından nasıl korunmaları gerektiği konularındada uyarılarda bulunmalıyız. Ebevenynler, çocuklarının doğumundan evlilik dönemlerine gelinceye kadarki dönemlerinde iyi bir iletişim kurmalılar ve bu süreçte sonderece hassas olmalılar. Özellikle, dîni ve ahlâki konuda doğru bir şekilde bilgilenmelerinin önemi ise küçümsenemeyecek kadar büyüktür. Bilimde, bilgi teknolojisinde zirveye çıkan ancak, anne ve babasını gözünü kırpmadan öldüre-cek kadar cani ruhlu yetişen çocukların, din ve ahlak eğitiminden yoksun yetiştirilmelerinden kaynaklı olduğu da dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Bütün dünyanın öncelikli sorunları hâline gelen genç nüfusun giderek azaldığı 21 yy. Dün-yasında, gençliği ihmal etmek, zararlı akımlar karşısında onları yok olmakla karşı karşıya bırakmak, insanlığa yapılacak en büyük zarar olarak görüyorum. Bu bakımdandır ki anne ve babalar olarak, çocuklarımızı zararlı tüm akımlardan koruyarak vatanına, milletine ve insanlığa hayırlı bir nesil olarak yetiştirmeliyiz. Bu hususta özellikle Peygamber Efendimizin eğitim metotları örnek alınarak, onun aile hayatında gösterdiği titizliklerini hayatımıza uyarlamalıyız. Bizlere, Allah’ın birer emaneti olarak bahşedilen gözbebeğimiz çocuklarımızı Kur’an-ı Kerim’in emri ve Peygamber Efendimizin sünneti üzere yetiştirip hem kendimize, hem de tüm insanlığa hayırlı birer birey olmalarını sağlamalıyız. Hapishanelerin genç bedenlerle dolmaması için, her birisinin birer uyuşturucu kurbanı olma-ması için, insanlığa zararlı fert olmamaları için, anne ve babalarının katilleri olmamaları için, devletine milletine hainlik yapmamaları için ebevenyn, birey, toplum ve devlet yetkilileri olarak her birimize ayrı ayrı görevler düşmektedir. Geleceğimizin teminatı olan, gözümüzün aydınlığı nesillerin yetiştirilmesi için Cenab-ı Al-lah’ın, hayatı dengeleyen emirleri mutlaka dikkate alınmalıdır. 21.yy insanlığının özlemle arayıp ancak, çok az bulabildiği hayırlı ve faydalı gençliğin; eğitimli, huzurlu, mutlu, duyarlı, inançlı, milli ve manevi değerlerle bezenmiş gönençli ailelerden yetişeceği de unutulmamalıdır. 20.06.2012
Hamit KURT
|