AİLE VE GENÇ-14
Günümüzde cep telefonu ve bilgisayar (internet) hiç şüphesiz büyük önem arz eder. Hayatımızın her alanına giren, bireylerin öncelikli ihtiyaçları haline gelen cep telefonu ve bilgisayar kullanımının ülkemizdeki tarihi oldukça yakındır. Türkiye'de ilk cep telefonu görüşmesi 23 Şubat 1994 tarihinde gerçekleşir. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Başbakanı Tansu Çiller cep telefonundan ilk görüşmeyi yaparlar. 27 yıl önce “1983” hayatımıza giren, önceleri ağırlıkları sebebiyle taşımada zorlandığımız, hatta kontörlü hatların çıkması ile ankesörlü diye dalga geçtiğimiz cep telefonları 27 yaşına girdi. Türkiye'de ilk cep telefonu Motorola'nın bir modelidir. Büyüklüğü ise 1 litrelik bir süt kartonu büyüklüğüne yakın olan cep telefonunu iş adamları büyük bond çantalarında taşırlardı. Cep telefonun ilk büyük adımı ise 1994'te ilk cep telefonu operatörü Turkcell'in hayata geçmiş olmasıydı. Ericsson ve Nokia'nında Türkiye pazarına girmesi ile kullanıcı ve telefon sayısında büyük patlama görülür. Günümüzde 65 milyon SIM kart ve 35 Milyon'da cep telefonu kullanıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada computer olarak bilinen ve 1941 yılında kullanılmaya başlanılan bilgisayar ise, Türkiye’de 1960 yılında ilk olarak (TCK) Karayolları Genel Müdürlüğü, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından kullanılmaya başlanır. Teknolojinin bu iki nimeti cep telefonu ve bilgisayarın her geçen gün sağlığımızı ve sosyal alanımızın diğer alanlarını, artarak tehdit eden yönlerine baktığımızda korkunç noktalara gelindiğini de bizlere adeta haykırıyor. Bunlardan cep telefonunun zararlarına baktığımızda, uzun süreli konuşmalarda kısa vade de (24 saat) görüş alanında daralma, kalp pilinin bozulma riski, yoğun stres ve yorgunluk hissi, konsantrasyon ve dikkat bozulması, kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma, işitmede geçici aksaklıkların oluşması, baş ağrıları ve sersemleme olarak ortaya çıkarken, uzun vadede ise (10 yıl) genetik yapının bozulması, beyaz kan hücresi( lenfoma) kanseri, kan beyin bariyerlerinin zedelenmesi, kalp rahatsızlıkları, hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski, kalıcı işitme bozuklukları, embriyo gelişiminin zarar görmesi, hamile bayanlarda düşük riskinin artması, kan hücrelerinin bozulması, bağışıklık sisteminin bozulması, yüksek tansiyon, sperm sayısının azalması ve cilt kanserleri şeklinde görülür. Bilgisayarın insan sağlığını tehdit eden zararlı yönlerine bakıldığında ise, en çok göz yorgunluğu, göz kızarıklılığı, sırt, boyun, baş, eklem, kas ağrıları, halsizlik, uykusuzluk, yorgunluk, yemek yiyememe ve asabilik şeklinde görülür.. Günde 3 saatten uzun süreli bilgisayar başında kalan anne ve babaların, çocuklara oranla daha sık fizyolojik-sosyolojik psikolojik sorun yaşadığı görülürken aile bireylerinin internet kullanım süreleri ve sıklıkları arttıkça da yaşanan fizyolojik-sosyolojik ve psikolojik sorun-larda artış gösteriyor. Uzmanlar, bilgisayarı “interneti” eğitim, ders, araştırma, vatandaşlık hizmetlerinden yararlanma, dosya programı indirme, haber okuma, alışveriş yapma, banka-cılık işlemleri, müzik dinleme, film izleme, insanlarla iletişim kurma, haberleşme ve iş amaçlı kullananlar ile sohbet (MSN. FACEBOOK) ve daha farklı amaçlı kullananlar karşılaştırıl-dığında yaşanılan sorunların daha bariz görüleceğini söylüyorlar. Aşamalı olarak yapılan çok değişkenli incelemeler sonunda bireylerin bilgisayar “internet” kullanımına bağlı olarak yaşadıkları fizyolojik sorunları artıran en önemli değişkenlerin, sırasıyla internet kullanım süresi, yaş, eğitim düzeyi ve bireyin gelir düzeyi olduğu şek-lindedir. Yine, bireylerin büyük bir çoğunluğunun bilgisayar “internet” kullanımına bağlı ola-rak ortaya çıkabilecek fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik sorunlara ilişkin yeterli düzeyde bilgi sahibi olmadıkları gibi, çocuklarının fizyolojik sorunlarına karşı alınabilecek önlemler konusunda da hiçbir bilgiye sahip olmadıkları görülüyor.
Uzmanlar, tarafından yapılan incelemelerde aile bireylerinin bilgisayar “internet” kullanımına bağlı olarak yaşadıkları fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik alanlarda günde 1 saat kullanıl-dığında sorun yaşanılmayacağını belirtiyorlar. Bireyler, en çok MSN ve Facebook ve diğer sosyal paylaşım sitelerine bağlanma gerçekleşti-remediklerinde kendilerini huzursuz hissettiklerini belirtirken, bunu internetten alışveriş yapamamaları, istedikleri zaman internete girememeleri izliyor. Aşırı kullanan çocukların babalarından, babaların ise annelerden daha sık fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik sorunlar yaşadıkları ortaya çıkarken, aile bireylerinin bilgisayar “internet” kullanım süreleri arttıkça yaşadıkları ailevi, ahlaki ve yukarıda bahsedilen diğer alanlardaki sorunları da artıyor. Ayrıca, aşamalı olarak yapılan çok değişkenli incelemeler sonucunda ise, aile bireylerinin bilgisayar “internet” kullanımına ilişkin olarak yaşadıkları bu sorunları geliştiren en önemli değişkenlerin sırasıyla internet kullanım süresi, yaş ve ailenin gelir düzeyi, eğitim düzeyi şeklinde sıralanıyor. Bilgisayar “internet” kullanımıyla ilgili, ortaöğretim mezunu ebeveynlerin, 2 yıllık, 4 yıllık ve yüksek lisans/doktora yapmış ebeveynlere oranla daha düşük düzeyde bilgi sahibi olurken, bir başka ifadeyle, ebeveynlerin eğitim düzeyleri arttıkça, bireylerin bilgisayar “internet” kullanı-mına bağlı olarak ortaya çıkan sorunlara ilişkin bilgi sahibi olma düzeylerinin arttığı sonucuna varılabilir. Bu alanda bir başka sorun, ailedeki erkeklerin ve kadınların büyük çoğunluğunun bilgisayar “internet” kullanımına bağlı olarak ortaya çıkabilecek psikolojik, sosyoloji ve fizyolojik sorunlara ilişkin çok az önlem aldıkları. 2012 yılı sonu itibariyle Türkiye’de amacı dışında cep telefon ve bilgisayar kullanımıyla ilgili insan sağlığına ve sosyal yaşamının her alanına yönelik meydana getirdiği sorunlarda artışların olduğu görülürken, bunlara bağlı olarak sağlıktaki bozulmaların yanı sıra sosyal yapıda ki, ahlaki ve inanç değerlerinde de bozulmaların endişe verici boyutta olduğu unutulmamalıdır. Aldatan eşler, MSN. FACEBOOK ve cep telefonlarıyla yapılan sabahlara dek süren görüntülü, yazlı ve sesli görüşmeler sonucu atılan sözde dostluk, arkadaşlık ve hiç olmaması gereken alınan evlenme kararları günümüzde önü alınamayacak boyuta gelen bir toplumsal sorun olarak karşımızda durmaktadır. Şunun unutulmaması gerekir ki, özellikle internetten tanışarak gerçekleştirilecek olan sözde sahte sevgi sözlerinin ardına sığınılarak alınan evlilik kararları ya başlamadan bitmekte yâda kısa ömürlü olmaktadır.. Hayatımıza ilk olarak 1994 yılında giren cep telefon, 1960 yılında kullanılmaya başlanılan 1990 yılında yaygınlaşarak kullanılan bilgisayarın bu kısa zaman diliminde hayatımızda meydana getirdiği yukarıda özetle değindiğimiz olumsuz yönlerini düşünerek, bunları amacı dışında kullanan tüm insanlığa sesleniyorum; unutmamalıyız ki, amacı dışında kullandığımız bu teknolojik nimetlerin zararlarını bir gün hepimiz en yakınımızda dahi görebilir, en yakınımızı bu alanda kaybedebiliriz. 17.12.2012
Hamit KURT
|