GENÇLİK
İnsan hayatı çeşitli evrelerden oluşur. Bu evreleri en genel çerçevede bebeklik, çocukluk, er-genlik, yetişkinlik, yaşlılık olarak adlandırabiliriz. Bu dönemlerden her birinin kendine özgü yönleri olmakla beraber, bilhassa çocukluk ve gençlik dönemi bireyin kişilik ve kimliğinin şekillenmesinde büyük önem taşır. Çocukluk dönemi, dinin ve bilimin çerçevesini çizdiği metotlara uygun örgün ve yaygın dini, ahlaki ve milli eğitim ilkelerine uygun olarak geçirile-bilirse arızasız ve aksaksız atlatılabilir. Ancak; ergenlik dönemi için aynı şeyi söylemek pek de kolay değildir. Bilindiği üzere gençlik çağı insan hayatının en dinamik ve en hareketli dönemidir. İslam âlim-leri ve sosyal bilimciler bu dönemin 12 ila 18 yaş aralığına tekabül ettiği yönünde görüş be-lirtmişlerdir. Bu dönemin davranış kalıpları daha çok, dış görünüşe fazlaca önem verme, dav-ranış problemleri yaşama, hayalci olma, çekingenlik sergileme, ölçüsüz mahcubiyet duyma, tedirginlik/huzursuzluk sergileme, sosyal ortamlara uyum sağlayamama, duygusal davranış sergileme, istismar edilebilme şeklinde kendini gösterir. Biyolojik ve fizyolojik anlamda ergenlik demek olan bulûğ, kişinin çocukluk döneminden çıkıp yetişkinlik çağına girmesi bakımından bireyin hayatının dönüm noktalarındandır. Ergen-lik döneminde hızlı fiziksel, bilinçsel ve psikolojik değişim ve dönüşümler görülür. Bu süreç aynı zamanda hayat boyu gerekli olacak dini, sosyal, mesleki bilgi birikimi ve davranış form-larının kazanıldığı, ruhi/manevi ve fizyolojik gelgitlerin yaşandığı hayatın zikzaklı ve fırtınalı dönemidir. Bireyin gelecekteki yaşamının safhalarını etkileyecek olmasıyla da ayrıca önem taşır. Genç kuşaklar, bu yıllarda istenilen kıvamda eğitim/öğretinden geçmez, mesleki formas-yon kazanmaz, ahlaki/insani erdemleri kişiliğinde özümsemezse ileriki süreçte telafisi güç durumlarla karşılaşabilirler. Bu nedenle psikologların, sosyologların, eğitimcilerin, bilge şah-siyetlerin gençlik dönemiyle ilgili hem ailelere hem de eğitim kurum ve kuruluşlarına yö-nelik teorik-pratik uyarılarda sıklıkla bulundukları bilinmektedir. Ülkemiz nüfusunun, diğer ülkelerle kıyaslandığında genç nüfustan meydana geldiği bilinmek-tedir. Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, bu potansiyel iyi eğitimden geçilip verimli ve etkin şekilde değerlendirilebilirse ülkemiz adına çok büyük bir avantajdır. Ancak şu gerçeğin de altını çizmek gerekir ki, bugün gençlerimizin çok iyi yetiştirildiğini ve enerji dolu gençlik dö-nemlerini verimli, kapsamlı ve kalıcı faaliyetlerle değerlendirdiklerini söylemek zordur. Kuş-kusuz genç kuşakların yetişmelerine yönelik son yıllarda ülkemizde önemli yatırım ve çaba-ların olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Buna karşın çağın ortaya çıkardığı bir kısım problem-lerin mevcudiyeti de bir vakıadır. İşte bu sorunların aşılmasında başta aileler olmak üzere, ülkemizin ilgili kurum ve kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. Hem milletimizin hem de başka milletlerin geleceğini tayin eden gençlik olgusu, en bütüncül ifadesiyle tüm insanlık âleminin de bekasını tanımlayan bir kavram olarak karşımıza çıkmak-tadır. Bu nedenle konuyla ilgili ne kadar araştırma yapılırsa yapılsın, ne kadar eser yazılırsa yazılsın önemi küçümsenemeyecek derecede büyüktür. Bu nedenlerden dolayıdır ki gençlik konusu enine boyuna incelenmesi gereken önemli bir konudur. Ülkemizde ve dünyadaki gençlik sorunlarını gerçekçi bir bakışla ele almak, günümüzde ve gelecekte karşılaşılacak sorunların aşılmasına, çözümüne katkı sağlamasına hal çarelerini ortaya koymanın elzem olduğunun bilinmesi gerekir. Bilgi teknolojisinin zirveye çıktığı gönümüz dünyasında gençliği bekleyen tehlikeler ve bunların çözüm yolları konusunda yapılan araştırmalar da çarpıcı sonuçlara ulaşılmıştır. Aile içerisinde anne-babaya düşen görevler, çocukların yetiştirilmesinde yapılması gerekenler, eğitimlerinde, sağlıklarında ve hayatlarının diğer dönemlerinde onlara sağlıklı ve doğru bilgilerle rehberlik yapmaları son derece önem arz etmektedir. Çocukların gelişim evrelerinde ailenin nasıl davranması gerektiğini, çocuk eğitiminde izlenmesi gereken yolun ne olduğu, aile içi iletişimin nasıl olması gerektiği, çocuğun eğitim dönemi başladığında arkadaş çevresinin takip edilip onların yeni bir ortamla karşılaştıkları bu evrelerinde nasıl yardımcı olunacağı, dışarıdan gelebilecek zararlı akımlardan uzak tutulması konusunda alınacak tedbirler hususunda başta anne-baba olmak üzere bütün yetkililere ayrı ayrı görevler düşmektedir. Bilişim teknolojisi çağında, çağa uygun şekilde çocuklara eğitim verilirken, onları zararlı akımlardan nasıl korumamızın gerektiğini bilmemiz gerekir. Ebeveynler, çocuklarının doğumundan evlilik dönemlerine kadar onlarla iyi bir iletişim kurmalılar. Özellikle, dini ve ahlâki konuda doğru bir şekilde bilgilenmelerinin önemi küçümsenmeyecek kadar çoktur. Bilimde, bilgi teknolojisinde zirveye çıkmış ancak, anne ve babasını gözünü kırpmadan öldüren çocukların, din eğitiminden yoksun yetiştirilmelerinden kaynaklı olduğunu da dikkatlerimizden kaçırmamamız gerekir. Bütün dünyanın sorunu hâline gelen ve genç nüfusun giderek azıldığı 21 yy. dünyasında, gençliği ihmal etmek, zararlı akımlar karşısında onları yok olmakla karşı karşıya bırakmak, insanlığa yapılacak en büyük zarar olarak görüyorum. Bu bakımdandır ki anne ve babalar, bilgisayar (MSN_Facebook) başından biraz uzak durarak ihmal ettikleri çocuklarıyla da biraz ilgilenmeliler. Onları bilgisayarın ve diğer teknolojik nimetlerin zararlı yönlerinden koruyarak vatanına, milletine ve insanlığa hayırlı bir nesil olarak yetiştirmeliler. Bu hususta Peygamber Efendimizin eğitim metotları örnek alınarak, onun aile hayatında gösterdiği titizliklerini hayatımıza uyarlamalıyız. Bizlere, Allah’ın birer emaneti olan gözbebeğimiz çocuklarımızı Kur’an-ı Kerim’in emri ve Peygamber Efendimizin sünneti üzere yetiştirip hem kendimize, hem de insanlığa hayırlı birer birey olmalarını sağlamalıyız. Boşanmaların, aldatmaların, zinanın daha fazla yayılmaması için, hapishanelerin genç bedenlerle dolmaması için, her birisinin birer uyuşturucu kurbanı olmaması, insanlığa zararlı bir fert olmaması için aile, birey, toplum ve tüm yetkilileri olarak her birimize ayrı ayrı görevler düşmektedir. Geleceğimizin teminatı olan, gözümüzün aydılığı nesillerin yetiştirilmesi için Cenab-ı Allah’ın, hayatı dengeleyen emirleri mutlaka dikkate alınmalıdır. 21.yy insanlığının özlemle arayıp ancak, çok az bulabildiği hayırlı ve faydalı gençliğin eğitimli, huzurlu, mutlu, duyarlı, milli ve manevi değerlerle bezenmiş gönençli ailelerden yetişeceği de unutulmamalıdır. 11.05.2012
HAMİT KURT
|