Hayatımızın süsü olan çocuklarımız yüce Allah’ın bizlere bahşettiği önemli nimetidir. Gözümüzün nuru olan evlatlarımız için Kuran-ı Kerim’de yüce Rabbimiz; “Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür.” buyurmaktadır. Bize yüce Rabbimizin birer emaneti olan çocuklarımız aynı zamanda bizler için bir imtihan vesilesidir de. Bu hususta yüce Allah (c.c.); “Evlatlarınız sizin için bir imtihandır.” ve “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun…” buyurmaktadır. Peygamberimiz (s.a.s.) de; “Hepiniz sorumluluk taşımaktasınız ve sorumluluğunuz altındakilerden mesulsünüz …” buyurmuşlardır. İnsan eğitilebilir bir varlıktır. Yüce Allah (c.c.) “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını ilham edene and olsun.”( buyururken, Peygamber Efendimiz de her doğan çocuğun İslam fıtratı üzerine doğacağını, sonradan ana-babasının onları inanç yönünden şekillendireceğini ifade etmişlerdir. Kültürümüzün bir parçası olan “Ağaç yaşken eğilir”, atasözünde çocuk eğitiminin önemi, “Üzüm üzüme baka baka kararır” sözünde ise; çocuğun gördüğü örneklerden etkileneceği gerçeği dile getirilmiştir. Eğitimin ailede, okulda, çevrede ve toplumda şekillendiği değişmez bir gerçektir. Sağlıklı bireylerin gönençli ailelerde yetiştiği, problemli ve huzursuz bireylerinde sorunlu, problemli, inanç değerlerinden yoksun olan ve dağılan ailelerde yetiştiği bir vakıadır. Anne-baba ve toplumun, çocuklarını ve gençlerini iyi bir dini ve milli eğitim süzgecinden geçirip, beyinleri kalpleri nakış nakış, ilmek ilmek güzel ahlak ile işlenmeli. Çocuklarımızın, sağlıklı ve topluma yararlı birer insan olarak yetişmesi bizlerin elindedir. Bu bakımdandır ki; eğitim konusunda en büyük sorumluluk öncelikle ve özellikle anne ve babaya ait olmakla beraber, gelişen günümüz şartlarında anne-babanın bu görevi yerine getirmeleri veya getiriyor olmaları ziyadesiyle zorlaşmıştır. Özellikle çalışan anne ve babaların bu alanda ki gayretleri hiçte yeterli değildir. İlk eğitim ailede başladığına göre annenin çok iyi bir eğitmen olmasına, bilgi hazinesi olmasına da ihtiyaç duyulmaktadır. Çocuğunun maddi ihtiyaçlarını gidermekle kendisini anne ve baba olarak görenlerin musalla taşında çocuklarını, kendi cenazelerini dahi kılmadan uzaktan duruyor olmaları, nasıl bir annelik-babalık görevi yaptıklarına en bariz örnek teşkil etmiyor mu? 21.yy’ dünyasının, eğitimleştikçe vahşileşen, birer internet müptelası olan anne-baba ve çocukların, alkol, sigara ve uyuşturucu kurbanı olmalarının temelinde ihmalimizin yattığı neden göz ardı ediliyor? İlk dönemi 25 Ocak’ta tamamlanan ve yarıyıl tatiline giren çocuklarımız, yorucu ve yoğun bir eğitim sürecinin içerisinden çıktılar. Kısada olsa dinlenme dönemine girdiler. Bu kısa dönemi fırsat bilerek, onları tatil beldelerine götürüp ödüllendirmekten ziyade zaten kabaran kredi kartlarının daha da kabarıp altında ezilmekten ziyade, bu tatil döneminde en az bir saat zaman ayırıp onlarla kuramadığımız iletişimi kurmaya çalışalım, çalışalım ki yıllardır ihmal ettiği-miz, veremediğimiz, yoksun bıraktığımız eğitimin en önemlilerinden olan ahlaki, örfi ve dini eğitimle onları bütünleştirelim. Çalışıyor olmasından dolayı çocuklarının yüzünü ancak hafta sonu görebilen ailelerin çoğunlukta olduğu gönümüz 21.yy dünyasında en azından bu tatil döneminde çocuklarımızın yüzünü görme fırsatını yakalayıp, kaybettiğimiz, bir türlü kuramadığımız birlik-beraberlik köprülerini yeniden kuralım. “Çocuklarınıza güzel davranıp iyilik ve ikramda bulununuz. Onları en güzel şekilde terbiye ediniz.” diye tavsiyede buyurmuyor mu? Kutlu nebi bizlere? Bu sebepledir ki; eğitim ve öğretim konusunda hepimize büyük görevler düşmektedir. Bu konuda gereken hassasiyet ve gayreti başta aile bireyleri olmak üzere tüm yetkililer olarak göstermeliyiz. Boş zamanlarını bilgisayar başında geçiren, evine gelir gelmez sosyal paylaşım sitelerinde zaman geçiren anne ve babalar, neslimizi kaybetmemek istiyorsak artık bilgisayardan, sorumsuzluktan uzak duralım, uzak duralım ki çocuklarınızda kötü örnek olmayalım. Hemen her yönden gelişme ve olgunlaşmanın yaşandığı bir dönemin içerisine giren çocukları-mızın bu dönemi tatlı hayallerinin, tutkularının ve ideallerinin yeşerdiği, sıkı arkadaşlıkların kurulduğu, kendilerini kanıtlama çabalarının yoğun olduğu, zaman zaman da uyumsuzlukların yaşandığı bir dönemlerinin olduğu da unutulmamalıdır. Genelde her türlü etki ve yönlendirmeye açık olan çocuklarımız bu dönemlerinde iyi niyetli ve ön yargıdan uzak, ruhî ve bedenî kabiliyetleri zinde ve aktiftir. Bu sebepledir ki, çocuklarımızın bu gücünün olumlu yönde değerlendirilmesi gerekir. Bu konuda da çocuklarımıza olduğu kadar, başta anne-baba ve eğitimciler olmak üzere, topluma büyük görevler düşmektedir. Gençlik çağının başı olan ergenlik, dini açıdan sorumluluğumuzun başladığı dönemde olduğu için varlık sebebimizi, niçin yaratıldığımızı, nereye gideceğimizi, kısacası hayatımızı en azından bu tatil dönemini fırsat bilerek sorgulamalıyız. Karşılaşabileceğimiz olumsuzluklarla baş edebilme imkanını ve her şeye rağmen hayatta kalabilme gücünü bize yalnızca Allah verebilir. Bu inancın gereklerini gençlik döneminde yerine getirebilmenin de ayrı bir önemi vardır. Nitekim; Hz. İbrahim’in puta tapan kavmiyle tek başına mücadelesine, Hz. Yusuf’un nefsine “dur” diyebilmesine, Ashab-ı Kehf olarak bilinen gençlerin kendi inandıkları gibi yaşama uğruna ülkelerini terk edip bir mağarada kalmayı göze almalarına, Hz. Musa’nın gençliğindeki iffetli ve namuslu yaşantısına, ahlaksızlığın zirveye çıktığı ve çok yaygın olduğu bir ortamda Hz. Peygamber’in son derece temiz bir gençlik dönemi geçirmesine, Allah ve ahiret inancının insana kazandırdığı dayanıklılık ve kararlılık gücünün birer örneği olarak Kuran’ı Kerim’de işaret edilmektedir. Hz. Peygamber de, kıyamet gününde arşın gölgesinde barınacaklar arasında, “Rabbi’ne ibadet ederek yetişen gençleri” de sayarak, gençken dini yaşamanın önemine işaret etmiş, bir başka hadisinde de, “İnsanoğlu Kıyâmet gününde; gençliğini nerede ve nasıl harcadığından... sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz.” buyurarak, gençlik enerjisinin Allah’a kulluk ve insanlığa hizmet uğrunda değerlendirilmesi gerektiği mesajını vermiştir. Çocuklarımızın; tutarlı, dürüst, iyi niyetli, ailesine, milletine ve insanlığa faydalı kişiler olması için, maddi imkanlarını düşündüğümüz kadar çocukluktan itibaren manevi açıdan da iyi yetişmeleri için gerekli tedbirleri mutlaka ama mutlaka ivedilikle almalıyız. Evlatlarımıza, sahip olmalarını istediğimiz düşünce ve dini değerler sistemini, ancak ve ancak çocukluk dönemlerinden itibaren verilebileceği gerçeğini unutmamalıyız İnsani değerlerimizi koruma ve yüceltme sorumluluğunu geçte olsa şu kısa tatil döneminde verme gayretinde olalım ve çocuklarımıza yönelik sorumluluklarımızı zamanımızı boş yerlerde geçirmekten uzak durup, yeniden gözden geçirmeliyiz. 28.01.2013
Hamit KURT
|