İnsan fizyolojisini, değiştirecek şekilde etkileyen duygu, düşünce, his, inanç, sevgi, saygı gibi davranış şekillerini yok edip, insanı toprakla buluşturmaya rehberlik eden asrın en korkunç ve tehlikeli hastalıklarından birisi de hiç şüphesiz uyuşturuculardır. Şimdi bunları maddeler halinde dikkatlerinize sunmaya çalışacağım; Merkezî sinir sistemi denilen beyin ve beyine bağlantılı olan sistemleri içeren işlevsel yapı üzerinde sahte bir “iyi oluş” hâli oluşturan unsurlara madde denir. Madde, genel olarak hayatı sürdürmek için gerekli olmadığı halde, keyif verici özellikleri nedeniyle tüketilirler ve kullanıcılarda beden, ruh, davranış ve bilinçte değişikliklere yol açar. Tıpta, belli amaçlar için sınırlı şekilde kullanılanların tıp dışı amaçlarla kullanılması tehlikeli ve yasaktır. Önerilmeyen miktarlarda amacı dışında kullanılması durumunda da bağımlılık hâline gelir. Madde bağımlılığı denildiğinde, insanın duygu, düşünce ve davranışı üzerinde doğrudan etkisi olan bir süreç anlaşılmalıdır. Ülkemiz de, Dünya Sağlık Örgütü “WHO”nün kullandığı terminoloji “Uyuşturucu Bağımlılığı” yerine, “Madde Bağımlılığı” terimini kullanır. Bağımlılık ise; kişinin kullandığı maddeyi birçok kez bırakma girişiminde bulunmasına rağmen bırakamaması, maddenin dozunu giderek artırması, kullanmayı bıraktığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması, zararlarını görmesine rağmen kullanmaya devam etmesi, zamanının büyük bölümünü madde arayarak geçirmesi gibi anlamları taşır. İnsanların hayatlarında bağımlılık vardır. Var olan o bağımlılıkları da yavaş yavaş gelişir. Özgürlüğü için gerektiğinde savaşı bile göze alabilen insanoğlu, kendi elleriyle bağımlılıkla özgürlüğünü yok etmesine anlam vermek de mümkün değildir. Bağımlılık, bir anlamda özentinin tutkuya dönüşmesi hâlidir. İnsanlardaki bağımlılıklar ise, kendi içerisinde çeşitlilik arz eder. Kimileri internetin, cep telefonunun, televizyonun, kumarın, sigaranın, kimileri de uyuşturucu ve alkol gibi vb. maddelerin bağımlısıdır. Bağımlı olanlar, bir anlamda bir birinden farklı görünse de, insan hayatında bağımlılık hissiyatını ortaya koyarlar. Birey ve nesne arasında, bireyin seçimiyle başlayan aynilik ve süreklilik özelliği taşıyan bağımlılık, çok boyutlu bir ilişki olarak da tanımlanır. Bu ilişki, her ne kadar bireyin özgür iradesi ile başlamış ise de, özerkliği zaman içinde ortadan kalkmaktadır. Bağımlılığın gelişmesiyle birlikte ortadan kalkmaya başlayan özerklik, bireyin daha önce beyinlerinde bulunmayan yeni tutum ve davranışlar edinmesine yol açar. Dolayısıyla, problem bireyle sınırlı olmayıp, onun geldiği aileyi, yaşadığı sosyal çevreyi ve nihayet toplumu belli bir süreç içerisinde mutlak etkileyen bir güce sahiptir. Peki; uyuşturucu bağımlılığının nedenleri nelerdir? Kişileri uyuşturucuya iten, dolayısıyla bağımlı hâle getiren nedenlere bakıldığında bunların başında; -Din eğitiminden yoksunluk “ailede din eğitimi eksikliği”, -Geçmişte yaşadığı acı ve unutulmaz olay, -Arkadaş çevresi “grubu”, -Ailede ve çevrede kötü örnek, -Irsi faktörler, -Aile içi diyalogların kopukluğu, -Aşırı stres, -Ailenin bilinçsiz, kültürsüz ve eğitimsiz oluşu, -Aşırı kazanç “dünyalık” peşinde giderken, çocukların ihmal edilmesi, -Aile sevgisinden, ilgisinden, eğitiminden mahrum olma ve özenti gibi nedenleri görürüz.
Bağımlılık yapan maddelere gelince, onları da şöyle sıralamak mümkündür; -Esrar; preslenmiş kalıplar hâlinde bulunup, gençler arasında en yaygın halde kullanılandır. -Eroin; açık kahverengi renkten, beyaza kadar değişen renklerde olabilir. -Kokain; beyaz toz halinde bir maddedir. Genel anlamda bağımlılık yapan maddeler ise sigara, alkol ve bir kısmını yukarıda saydığımız uyuşturuculardır. Bağımlılık yapan maddeler olarak kabul edilen sigara, alkol ve uyuşturu-cular, gerek birey ve gerekse de toplum sağlığı açısından günümüzde önemli bir tehdit ve tehlike olarak görülür. Bu maddelerin, tehdit olarak kabul edilmelerinin nedeni, gerek kullanan kişiye ve gerekse de onun yakınlarına verdiği telafisi güç zararlarıdır. Bağımlılık yapan maddeler denildiği zaman, genel olarak uyuşturucu maddeler akla gelir. Özellikle sigara ve alkolün birer uyarıcı maddeler sınıfından olmasına karşın, bağımlılık yapma özelliklerinin fazla olduğuna her nedense inanılmak istenmez. Son yıllarda kullanımlarını engelleyen yasalar, düzenlenen kampanyalara rağmen yine içmekten çekinmeyen insan sayısında da maalesef azalma görülmemektedir. Yasal olarak satılan bir madde olmaları ve gençlerin kimlik arayışları, onları sigara alışkanlığına yöneltmekte, sigaraya başladıktan sonra bırakmaları da oldukça güç olmaktadır. Alkol ve diğer uyuşturucu maddelerin alışkanlık yaptıklarının bilinmesi, özellikle esrar ve eroinin, yasalarla da kullanımının yasaklanması nedeniyle, kullanımı büyük oranda sınırlanmış, uygulanan cezai yaptırımlarda bu alanda çoğu zaman caydırıcı unsur olmuştur. Cezai yaptırımlar, bağımlılık yapan maddelerin kullanımının kısıtlamasına karşın, insanların bu maddelerin verdikleri zararları konusunda aydınlatılmaları ve onların kendi sağlıkları için daha dikkatli olmaları konusunda uyarılmaları, bu maddelerin kullanımını ortadan kaldırmasa da önemli oranda azalmasına yardımcı olacaktır. Ülkemizde, karşımıza çıkan en sık bağımlılık sorunları; alkol, sigara, esrar, eroin ve uçucu maddeler gelir. Tarihi, çok eski dönemlere kadar varan ve insanlığın kötü alışkanlıkları arasında önemli yere sahip esrar, afyon, eroin, kokain, morfin vb. gibi uyuşturucular önlem alınmazsa insanlık yaşamında telafisi mümkün olmayan sonuçları da beraberinde getirir. Vücutta meydana getirdiği etkiyi fazlasıyla taşıyan uyuşturucu maddelerin bedende ve insanlık içinde yol açtığı zararların ölçüsü son derece büyüktür. Sarhoşluk veren her maddeyi haram kılan İslam Dînî, hiç şüphesiz alkolden daha etkili olan ve insan sağlığına zararları tartışılamayacak derecede büyük olan uyuşturucuları da tabii olarak haram kılar. Bu kötü alışkanlıkların ve hastalıkların sebeplerinin başında hiç şüphesiz müptelası olanlardaki manevî boşluk, eğitimsizlik, insani zaafları, insanların birbirlerini olumsuz yönde etkilemeleri, parçalanmış aileler, kötü çevre şartları, lüks ve gösterişe dayalı sunî hayatın verdiği tatminsizlik, ideal yoksunluğu, fakirlik ve yalnızlığın verdiği çaresizlikler gelir. İnsanlığın hayat düzenini alt üsteden ve sağlığına büyük oranda zararları dokunan uyuşturucu maddelerin zararlarını ve tehlikelerini bugün modern tıp bile açıklamaktadır. Uyuşturucu maddeler, kişileri giderek dış dünyadan koparıp, kendisine bağımlı hâle getirerek, her türlü kötülük ve suçu işlemeye hazırlamakta, âdeta insanı kendi özkimliği olan insanlığından soyut-lamaktadır. Bu kötü alışkanlık, toplumda birçok sapıklık, ahlaksızlık ve manevi hastalığın yayılmasına da temel etki oluşturur. Batı toplumlarında sarhoşluk ve alkol hoş görülürken, uyuşturucu ve uyarıcılara karşı yasal ve bilimsel planda da mücadele verilmektedir. Batılı ülkelerde bu alanlardaki çalışmaların sonuçsuz kalması ise, kişileri bu tür kötü alışkanlıklardan alıkoyacak iç dinamiklerin bulunmayışı, dinî ve ahlakî bağların çözülmüş, bencil ve çıkarcı bir hayat tarzının egemen olmasındandır. İşte, Müslüman toplumlarında içkinin ve özellikle uyuşturucu madde kullanımının, Batı top- lumlarına göre oldukça düşük olmasının temelinde şüphesiz ki İslam Dînî’nin etkisi büyüktür.
Peki, çocuğun uyuşturucu bağımlısı olduğu nasıl anlaşılır? Çocuğun bir uyuşturucu bağımlısı olup olmadığını da şu kriterlere bakarak anlaşılabilir? -Arkadaş çevresini değiştirir, -Aile içi iletişim ve ilişkiler azalır, -Odasında yalnız kalmayı ve müzik dinlemeyi çok ister, -Okuldaki başarısı ve okula karşı ilgisi giderek azalır, -Daha çok para harcamaya başlar, -Bazen neşeli sakin, bazen de öfkeli ve saldırgan davranışlar sergiler, -Ruhsal değişimler gözlenir, -Telefon ve internete, uyuşturucuya karşı daha fazla merak salar, kullanan veya satan kişiler- le iletişim kurarak onlarla buluşmak ister, -Sık sık yalan söyler, -Hırsızlık yapmaya başlar. Buna da, anne ve babasının cüzdanından başlar, -Aile ile diyalogdan kaçınır, ayrı yaşamayı tercih eder, evden ayrılır ve cinselliğe meyillidir. Çocuğunuzda bu tür belirtiler gördüğünüzde ise ona karşı daha da dikkatli ve duyarlı olmanız gerekecektir. Bu belirtileri gördüğünüz halde, duyarsız davranmanız hâlinde uyuşturucu sonu- cu çocuğunuzun ölümüne neden olacağınızı da unutmamanız gerekir. Çocuğunda, yukarıdaki belirtileri gören aile uyuşturucuya karşı nasıl tavır almalı? Öncelikle; -Paniğe kapılmamalı, -Hemen suçlamaya gidilmemeli, bağırıp çağırılmamalı, -Cezalandırma yöntemleri ilk tercih olmamalı, -Odası ve eşyaları karıştırılmamalı, -Onun peşinden casusluk yaparak, var olan güven ortamı yıkılmamalı, -Onunla sakin bir şekilde konuşulmalı, konuyu kendisinin açmasını beklemeli, -Ona, “bunu, nereden ve kimden aldın” gibi sorular sorulmamalı, -O maddenin verdiği olumlu veya olumsuz etkileri kendisine sorulmalı, -Şayet, aile içinde birisi alkol vs. alıyorsa, bunu size karşı koz olarak kullanabileceği dikkate alınmalı, -Onun zararları tekrar tekrar anlatılmalı, problemlerin çözümü zamana bırakılmalı ve kendisi için duyduğunuz endişeyi, korkuyu uygun bir ortamda ve uygun bir dille anlatmalısınız. Peki, çocuğunuz bir uyuşturucu bağımlısı ise nasıl davranmalısınız? -Bu aşamadan sonra uyuşturucu kullanmasına karşı kesin tavır alınmalı, -Kullanılan bağımlılık yapıcı maddelerden uzak durulmalı, “alkol, uyuşturucu, sigara vs.” -Ona, bu aşamada kesinlikle maddî destekte bulunulmamalı, şayet arkadaş çevresine karşı borcu varsa, uyuşturucuyu bırakmadan borcu ödenmemeli, -Anlayış gösterme yerine, bu durumu kendisiyle açık ve net bir biçimde konuşmalı, -Ev içerisinde uyuşturucu bulundurulmamalı, bulundurmaya müsaade edilmemeli, daima kontrol altında tutulmalı, -Onu, bu tür ortamlardan uzak tutan ortamlar desteklenmeli, -Şayet, etkili olmuyorsa hiç zaman kaybetmeden danışman bürosuna başvurulmalı, -Kullanan diğer çocukların aileleriyle diyalog kurulup, yaptıklarından haberdar olunmalı, -İlgililerle diyaloga geçilip tam teşekküllü bir klinikte tedavi altına alınmalı ve alınmasına yardımcı olacaklara durum bildirilmelidir.
Uyuşturucunun Fiziki Zararları: Başta sigara olmak üzere, bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ile merkezi sinir sistemi üzerinedir. Bunlar, aklı ve iradeyi işlemez hâle getirerek, kişiyi dengeden, normal davranışlarından uzaklaştırır. İnsan beyninin, dolayısıyla akıl sağlığının en büyük düşmanı da hiç şüphesiz uyuşturuculardır. Uyuşturucu bağımlılarında ilk belirti, akıl ve sinir hatalıkları şeklinde dışa vurur. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler, hezeyan “sayıkla-ma, saçmalama, akıl dışı davranışlar”, halüsinasyonlar “vehim, hayal görme, işitme vs.”, zekâ ve hafıza kayıpları yani akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ile kaoslar meydana gelir. Sindirim sisteminde bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama, yara, gastrit ve ülser gibi rahatsızlıklar meydana getirirken, uyuşturucu maddelerin zehirlerini vücudun bütün organizmalarından atılmasında en ağır görevde karaciğer ve böbreklere düşer. Bu maddelerin vücuttan atılmasında karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizliğe, yağlanma ve sertleşmeye “siroza” neden olur. Böbreklerde ise, büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalmasına, tıkanmalara ve ağır böbrek hastalıklarının çıkmasına neden olur. Uyuşturucular, vücudumuzun en hassas organlarından olan görme duyumuz gözlerimizde, ışık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık, gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adale felci gibi hastalıkların oluşmasına da neden olur. Ayrıca; solunum sisteminde nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, buna bağlı olarak kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümlere varan sonuçlar, bu alanda bilinen tahrifatların başında gelenlerdir. Yine, insan hayatında en önemli yeri olan kan da, uyuşturuculardan büyük zarar görür. Kansızlık, kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler, uyuşturucunun kanda oluşturduğu başlıca arızalardır. Ayrıca, uyuşturuculardan kaynaklı zehirlenmeler ve buna bağlı olarak ölüm vakaları da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir husustur. Tıp dilinde uyuşturucu kaynaklı bu tür zehirlenmelerin ilkine “had”, ikincisine ise “müzmin” zehirlenme denilir.
Uyuşturucunun Sosyal ve Maddi Etkileri: Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olabilmesi ancak, akıl ve zihin sağlığı- ile mümkündür. Bu sebepledir ki, akıl ve zihnin en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insa- nın toplumdaki uyum gücünü zaafa ve iflasa götürerek, onu inançlarından, ailesinden, top- lumdan ve çevresinden koparıp yalnızlığa, bunalıma, sorumsuz bir hayata mahkûm eder. Bu durum, bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getirme anlamına gelir. Bu sebeple, uyuşturucuların bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ve toplumsal ahlâka, “namus, iffet, şeref, haysiyet vs.” verdiği zararlar ifadelere sığdırılama-yacak derecede büyüktür. İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhuş, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucunun yeri büyüktür. Bir toplumu uyuşturup, onu düşünmekten, insanlığa hayırlı hizmet üretmesinden uzaklaştırmak isteyen iç ve dış mihrakların en tahrip edici silahları, uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürüdür. Bunlar, aynı zamanda cemiyetleri inkıraza götüren, her türlü maddî ve manevî tahribatın temelindeki sebebidir. Ayrıca, AIDS, frengi, verem, sarılık, kanser, kangren vb. birçok ölümcül hastalığın yayılmasında en büyük etkende hiç şüphesiz uyuşturucular ve bağımlılarıdır. 28.02.2013
Hamit KURT
|