İnsanlık değerlerinin aşındığı bir zaman aralığında yeryüzünü şereflendiren, hayatın anlamının hızla kaybolmaya başladığı bir asırda dünyamızı anlamlandıran, fıtratın bozulmaya yüz tuttuğu, kula kulluğun sınır tanımadığı, cehaletin kol gezdiği bir çağda insanlığı hak, hakikat, adalet, fazilet ve yüksek ahlaki değerlerle buluşturan, rahmet çağrısıyla tarihin akışını değiştiren, İnsanlığın kalbini ve aklını aydınlatan, Kur’an-ı Kerim’in ilahi mesajını, yaşayan bir hayata dönüştüren, hayatı ve ahlakıyla çağlar üstü örnek olan, bütün zamanlarda aklın, ilmin, ahlâkın, sabır ve vefanın, sadakat ve samimiyetin, güçlü iken müşfik olmanın, haklı iken özveride bulunmanın kâdim timsali, haksızlığa karşı gür sedanın, akıl ve imanın önündeki engellere karşı çekinmeden yüreğini ortaya koyan, insanlığa, gecesi gündüz gibi aydınlık bir yol bırakan, hikmetli sözleri, örnek davranışları sünnet olan ve insanlığa yol gösteren, İnsanlık tarihindeki gerçek medeniyetin onunla tanındığı, Müslümanların ürettiği kültür ve medeniyetin onun öğretileri üzerinde yükselen, Mekke’de yaktığı İslâm meşalesiyle tüm zamanları aydınlatan, insanlığın gönül coğrafyasına iman, teslimiyet, sadakat ve samimiyet tohumları atan, bunalan sineleri imanla buluşturup birbirlerine ısındıran, Irk, renk, dil, bölge ve coğrafya farklılıkları gibi engeller bir bir aşıp, Müslümanların kardeş olduklarını, tek vücut olduklarını, aynı bütünün birer parçaları, aynı binanın tuğlaları, aynı inanca bağlı bir ümmet olmanın huzur ve mutluluğunu yaşattığı, namazda kıbleye dönerken, Kâbe’de tavaf ederken, Arafat’ta vakfeye dururken ümmet olmanın, bir ve beraber olmanın en güzel örneklerini sergileyen ve dünyayı şereflendirmelerinin yıl dönümü olan her yıl 14-20 Nisan tarihleri arasında doğumunu kutladığımız o sevgililer sevgilisi Peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa'nın örnekliğine, önderliğine ve rehberliğine her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Bugün onu okumaya, onu anlamaya, dahası yaşamaya ihtiyacımız var. Onu tanımanın, onu sevmenin sağlayacağı güven ortamına ihtiyacımız var. Dünyaya gelişini, yetim ve öksüz kalışını, çocukluğunu ve çocuklarla ilişkilerini yeniden öğrenmeye ihtiyacımız var. Bugün, bir kez daha Rahmet Peygamberinin nezih gençliğini, gençlerle iletişimini, gençliğinde haksızlıklarla nasıl mücadele ettiğini bilmeye ihtiyacımız var. Bugün, her zamankinden daha çok Peygamberimizin Hz. Hatice validemizle dostluk ve arkadaşlık üzere bina ettiği; vefatından sonra Hz. Aişe validemizle sevgi, ilgi, bilgi ve hikmet üzere inşa ettiği aile yapısını, boşanmaların %40'lara dayandığı 21.yy dünyasında keşfetmeye ve iliklerimize kadar yaşamaya ihtiyacımız var. Bugün, bir kez daha onun cahiliye toplumu ile mücadelesini, Medine’yi arayışını, Habeşistan Hicretlerini, Akabe görüşmelerini, Taif’te taşlanışını ve yaralar içinde iken “Allah’ım, onlara merhamet et, çünkü onlar bilmiyorlar.” deyişini hatırlamaya ihtiyacımız var. Medine’ye hicretini, Medine'ye ettiğinde mescidi inşasını, Evs ve Hazrec kabilelerinin yıllar süren kavgalarına son verişini, Ensar ve Muhaciri kardeş kılışını ve Ashab-ı Suffayı anlamaya ihtiyacımız var. Bugün, bir kez daha onun, toplumu gergef gergef ören samimi ve dürüst ilişkilerini öğrenmeye ihtiyacımız var. Onun eğitiminden geçen, her biri birer yıldız ve insanlığı aydınlatan birer meşale olan ashabını tanımaya ihtiyacımız var. Hz. Ebubekir’in dostluğunu ve sadakatini; Hz. Ömer’in, hikmet ve adaletini; Hz. Osman’ın iffet ve hayâsını; Hz. Ali’nin ilim ve cesaretini günümüze taşımaya ihtiyacımız var. Bugün, bir kez daha onun “Yetime sahip çıkan, cennette benimle yan yana olacaktır” “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir” , “Yanınızda çalışanlar sizin kardeşlerinizdir; yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin; emeklerinin hakkını alın terleri kurumadan verin.” çağrılarına yeniden kulak vermeye ihtiyacımız var. Her biri bir destan olan Bedir, Uhud, Hendek savaşlarını, Hayber ve Tebük’ seferlerini okuyup anlamaya ihtiyacımız var. Yahudileri de içine alan Medine Sözleşmesini, Necranlı Hıristiyanlara Mescid-i Nebevi’yi ibadet mekânı olarak tahsis edişini, Hudeybiye’de sulh için gösterdiği çabayı, Mekke’nin Fethinde Ebu Süfyan’ı, Hind’i ve amcası Hz. Hamza’nın katili Vahşi de dâhil insanları affedişini; Huneyn Gazvesinde aldığı ganimetleri fakirlere dağıtışını, Veda Haccını, insanlık tarihine altın harflerle yazılan Veda Hutbesini; “İnsanlar, tarağın dişleri gibi eşittir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır.” deyişini, “Kadınlara hayırla muamele edin, onların sizin üzerinizde hakları vardır.” diye haykırışını, “En Yüce Dost’a gidiyorum.” diyerek dünyaya veda edişini ve nihayet “Gözümün nuru namazı bırakmayın.” deyişini hatırlamaya ve anlamaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Âlemlere rahmet olarak dünyayı şereflendiren kutlu Neb-i Hz Muhammet Mustafa'yı anlamak ve onun öğretilerini hayatımıza uyarlamak dileğiyle selam ve sevgilerimi sunarım. 11.04.2014
Hamit KURT ANKARA
Not: Önerileriniz için lütfen üye olunuz.
|