İslami ve insani değerlerinden uzaklaşıp maddeci ve materyalist kafa yapısıyla, toplumun en küçük ve en önemli kurumu olan aileyi kaybetmek üzereyiz. Yıllardır sistemli bir şekilde yıpratılmaya çalışılan aile kurumu, bilgi teknolojisinin zirveye çıktığı günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ailelerdeki İslam’dan ve insanlıktan uzaklaşmalar, maddeci ve materyalist düşüncenin hâkim olması, ailelerdeki sorunları derinleştirdikçe derinleştirirken, çağımızın en büyük sorunu haline gelmiş ve toplumsal hayatı da alt üst etmektedir. Teknoloji ile küresel köy haline gelen dünyada, evlerimizde dahi giderek yalnızlaşmış, adeta M.Ö dönemdekiler gibi yaşar hale geldik. Aile içerisinde birbirimize bakmıyor sadece görüyor, birbirimizi dinlemiyor, anlamıyor, sadece işitiyor olduk. Geçen gün; “Çalışmak isteyen annelere kurslar verilecek, bu kurslara katılacaklara da yevmiye olarak 70 TL verilecek, öte yandan kreşler, kamu kurum ve kuruluşlarının çevresine ve içlerine kadar yaygınlaşacak, özel sektörde de aynı durum teşvik edilecek, kreşe çocuğunu gönderen çalışan anneye de 400 TL aylık destek…” verilecek şeklinde bir açıklama yapılmış. Oysa kadını koruduklarını, ayaklarının üstünde durmalarına yardımcı olduklarını iddia edenler, bu ve buna benzer projeleriyle, ailedeki çözülmeye katkıda bulunduklarının farkında dahi değiller. Buradan sayın yetkililere de soruyorum: İngiltere ve bazı batılı ülkelerde olduğu gibi, “yalnızlar ve yaşlılar” için bizde de bakanlık ne zaman kurulacak? Zira bu gidiş oraya doğru. Çünkü aile diye bir kavram kalmadı artık, yok edilme yolunda ki adımlar da son zamanlarda hızlandı. Çalışan kadını koruduğumuzu zannederken bir yandan erkekleri tembelleştirip kahve köşelerinde oturttuk, öte yandan ev hanımı olan diğer kadınları da akıllarında hiç yokken, çalışmaya, çalışan kadına özendirdik. Çalışan kadının çocuğuna evde baksın diye para verdiğimiz babaannelerle anneanneleri de, birbirine düşürdük. Oysa baba evin direği, anne de çatısıydı. Anne yoksa evin üstü, baba yoksa evin direği yoktu, dolayısıyla aile yoktu. Hülasa, anneyi evinden, çocuklarından, komşularından, akrabalarından koparmak, materyalist ve kapitalist feminizmin azgın dişlilerinin arasına terk etmek kadını korumak mı? Yoksa yok etmek mi? Dahası; televizyonlarda reyting uğruna sergilenen seviyesiz programlara bakın, televizyonlarda bana bir tek ürünün reklamını gösterin ki içinde kadın olmasın.! Sabahın köründe metrolara, metrobüslere, dolmuşlara konserve balık gibi kadını doldurup öğüten bu zalim, azgın ve acımasız çarkların insafına bırakan ve bu gidişi sürekli körükleyen anlayış, daha ne kadar ailenin yıkılmasına katkıda bulunacak? Evde kadın olmayınca ev olur mu? Çocuklar anne sevgisi ve şefkatinden mahrum bırakılmaz mı? Anne sevgisini, sıcaklığını kimler, ne kadar verebilir çocuklarımıza? Sanayileşmeye başlayalı beri adım adım dedeler ve nineleri de aileden kopardık, geriye anne, baba ve çocuklar kaldı. Çalışma uğruna anne ve babanın sevgisinden, şefkattin, bilgi ve tecrübesinden mahrum bırakılan nesil, kendi çocuklarına ne verebilir ki? Yani büyük ve geleneksel köklü aile yapımız gitti, onun yerine, çekirdek ailemiz kaldı. Çekirdek ailenin de annesi ve babası işe, çocuklar bakıcıya, kreşe veya okula gidince evler evlikten çıktı, birer otele dönüştü. Sonrada, “çocuklarım beni dinlemiyor, saygı göstermiyor vs…” diye de şikâyet ediyoruz. Oysa anne gıdasını, sevgisini, şefkatini ne kadar verdik ki çocuklarımız bizi dinlesin? Çalışma hayatına girdikten sonra evimizle, ocağımızla, çocuklarımızla yabancılaştık. Evinde birbirlerine yabancılaşan aile bireylerinin, birbirlerine saygı göstermeleri, birbirlerini dinlemeleri, anlamaları, hele hele şu bilişim çağında mümkün mü? Yasaları yapanlar, uygulayanlar ve yönetenler hiç kimse kendini kandırmasın, bu düşünceyle hem eşleri hem de nineleri birbirine el birliği ile düşman ettik düşman. En ufak bir tartışmada evinden, yuvasından kovulan Anadolu insanının onurunu zedeleyen batıcı, seküler ve materyalist feminist anlayış yüzünden, kadın cinayetleri git gide çığırından çıktı. Bu hazin gerçek daha ne zamana kadar dikkate alınmayacak, gizlenecek? Aynı fakülteden mezun olup çalışan, evlenmeyen veya evlenip en çok bir çocuk yapan, Ülkemizi hızla yaşlandıran, çocuğunu anne şefkatinden, gıdasından mahrum ederek toplumu uçuruma doğru sürükleyen kadını güçlendirmek adına, çalışan kadın lehine sürekli yasa ve yönetmelikler çıkarıp güya ödüllendirirken, diğer yandan fakülteyi bitirip yuvasını kuran, yeterince çocuk yapıp ülkemizi gençleştiren, kaliteli annelik yapan, komşuluğu, akrabalığı, dayanışmayı, geleneksel aile bağlarını sıkı bir şekilde devam ettiren ve ailedeki diğer görevlerini yerine getiren kadın, neden görmezden geliniyor? Evvela genç kızlarımızı yani anneyi, yani aileyi kurtarmalıyız. Vakit geç olmadan, Batılılar gibi gençlerimiz uyuşturucu bataklığına saplanmadan, aileler dağılmadan, cinnet ve cinayetler daha da çoğalmadan kadın, aile, çocuk ve gençlik üzerine dini, ahlaki, ilmi çalışmalar yapılmalı ve uygulanmalı. Bunları yaparken de ailelerimiz ve gençliğimiz, maddeci ve materyalist feministlerden uzak tutulmalı. Biz biziz, bizim aile yapımızı, Batılıların uyguladığı ve aileyi iyice çözdüğü yasa ve yönetmeliklerle koruyamazsınız, gelin zaman geçirmeden aslımıza dönelim. Bu yol ve yöntemlerle aileyi dolayısıyla kadını koruyamayız, iyice çözer, parçalar ve şiddete maruz bırakırız. Hülasa; aile yapımızı(kurumumuzu) ve kadınımızı batıcı, seküler, maddeci ve materyalist feminist anlayış değil, dinimiz İslam'ın emirleri ile, Peygamberimizin aileye dair metotları ve öğretileri korur ve kurtarır. Sevgi ve esenlik dileklerimle. 16.12.2021
Hamit KURT Ankara
|