Alkol, başta aileler olmak üzere bütün toplumu tüm yönleriyle etkileyen asrın en tehlikeli sos-yal hastalıkları arasında yer alır. Sosyal hastalığın tedavisinde, öncelikle duyarlı ve bilinçli ailelere önemli görevler düşmektedir. Alkol batağına sürüklenenler, genellikle her şeylerini kaybetmeden alkolik olduklarını kabule yanaşmazlar. Ailelerinin, alkolik hastayı destekleyen tavırları, onun dibe vurmasını ya da dibe vurduğunu fark etmesini bir nebze de olsa engeller. Alkolün olumsuz sonuçlarıyla hasta değil, daima ailesi yüz yüze gelir. O ise, alkolün verdiği sarhoşluğun arkasına sığınıp tüm sorunlarını inkâr eder, ya da başkalarını suçlar. Alkolün verdiği acıyı ve tahribatı derinden hisseden aile, alkolü bırakması için sürekli olarak alkolik kişiye baskı yapınca kişi, bu baskıyı da içmesine önemli bir neden olarak gösterir. “Hanımın dırdırından, ailemin baskısından dolayı vs. içiyorum ” bahanesini söylemeye başlar, bunu da sıkça duyarsınız. Oysa, sözde bu dırdır ve baskı, alkolü sık sık alan kişinin aldığı alkolüne karşıdır. İşte bu durumda, aile içerisinde bir kısır döngü yaşanır. Yani, alkolün kötü sonuçlarını sırtlanan aile, hastanın bunlarla yüzleşmesini aslında engellerken, yaptıkları bilinçsiz baskıları sonucu alkoliğin stresini daha da artırırlar. Aileler, özellikle eşler, alkolizmden, sanki sorumluymuş gibi bir suçluluk içerisinde, kendilerini kurtarma çabasına girerler, buna bağlı olarak eşlerde depresyon sıkça görülür. Yapılması gereken, alkolizmden ve sonuçlarından sadece kendisinin sorumlu olduğunu, alkol alan kişi ile açıkça konuşmaktır. Bu bağlamda aile bir hekime başvurarak konunun tıbbi yönden ele alınması için tedavi yolu seçilmelidir. Alkol alan kişiyi bir kliniğe yatırıp alkol belasından kurtulması için tıbbın öngördüğü tedavi yöntemleriyle kurtarılması sağlanmalıdır. Aileyi ve aile içinde o sıcak atmosferi, sevgiyi, saygıyı, huzuru ve hoşgörü iklimini ortadan kaldıran alkolün insanlığa verdiği zararı Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de bizlere şöyle haber veriyor: “Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal ok-ları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve ku-marla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokar; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz.?” “35-Mâide Suresi. 90-91” Bu nedenledir ki, alkolün zararlarından uzak durmak kendimiz, ailemiz ve insanlığın huzur ve refahı için şarttır. Topluma, insanlığa maddî ve manevî zararları sayılmayacak kadar çok olan alkolden uzak durmak, öncelikli hedeflerimiz olmalıdır. Alkol bağımlılığı, genç yaşlarda başlayan ve yıllar geçtikçe kurtulmanın güç bir bağımlılık türü olarak karşımıza çıkar. 20’li yaşlarda alkol almaya başlayan gençlerin sosyal yaşantıda kayıpları erken ortaya çıkmakta, dengeleri bozularak aileleri ile sorunlar yaşamaktalar. 30'lu yaşına geldiklerinde ise sağlık sorunları ortaya çıkar, özellikle mide, pankreas, karaciğer ve bağırsaklarda hastalık belirtileri görülür. Bu bağımlılık sayesinde ailelerini ve sağlıklarını yitiren gençler yalnızlığa itilir, kendilerini büyük bir çıkmazın içinde bulurlar. Bu halde bile kurtuluşu, yine alkolde arayan gençler, sonuçta büyük bir girdabın içinde kaybolur giderler. Ayrıca, alkol alan ailelerin çocuklarında, alkol kullanma oranı, alkol almayan ailelerin çocuklarından daha fazla olduğu gerçeği de unutulmamalıdır. Ülkemizde, alkol alan bayanların sayısının, erkeklere oranla düşük olmasına karşın bu, bayanların çocuklarında büyüme geriliği ve sakat doğumların meydana gelmesine neden oluyor. Yine, ülkemizde ve dünyadaki trafik kazalarına bakıldığında kazaya neden olan sürücülerin çoğunluğunun alkollü olduğu saptanmıştır. Ortalama, 10 yıl alkol alan kişilerde depresyon oranı, içmeyenlere oranla daha yüksek bulunmuş, alkol alan bu kişiler yaşamaktan zevk almadıklarını, çalışmakta güçlük çektiklerini, kendilerini yalnız hissettiklerini, geleceklerinden kaygı duyduklarını ve kendilerinde özgüveni yitirdiklerini ifade ediyorlar. Toplumun hemen her alanına zararı dokunan alkol ve alkol alan kişiler, ufak tartışmaları alkolün de etkisiyle cinayetlere vardıran mesafelere sürüklemekten kaçınmıyorlar. İslam dini, insanların dünya ve ahiret saadetini, onları kötülüklerden uzaklaştırmayı amaçladığından bireyin aklında, malında, canında, sosyal itibarında büyük zararlara, yıkımlara yol açan, içki ve alkolü kesin bir dille yasaklamıştır. Bunlar karşısında insanın vereceği mücadeleye de büyük destek vermiş, akıl ve ruh dengesini bozan, sarhoşluk veren ve sinir sistemleri-ni alt üst eden içkiyi de haram kılmıştır. İşte bu sebepledir ki, Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim'de mealen şöyle buyurmuştur; “Ey iman edenler!(Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler) kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vaz- geçiyor musunuz?” “39-Maide Suresi. 90-91” Peygamber Efendimiz (s.a.s)’de içkinin, çok sayıda sorunları beraberinde getirdiğine işaret ederek, “İçkiden uzak durun. İçki, bütün kötülüklerin anasıdır” “40-Nesâi, Eşribe, 44” “İçki her kötülüğün anahtarıdır.” “41-İbn Mâce, Eşribe.1”, “Her sarhoşluk veren şey haramdır (şarap), her hamr da haramdır.” “42-Buhari, Edeb, 80. Müslim, Eşribe.73” “Çoğu sarhoş eden şeyin, azı da ha-ramdır.” “43-Tirmizi, Eşribe 3, Ebu Dâvûd, Eşribe. 5” buyurmak suretiyle konunun önemine dikkat çekilmiştir. Yine, Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir diğer hadislerinde, “içkiyi üretenin, taşıyan ve taşıta-nın, dağıtanın, satanın, bundan gelir elde edenin, satın alanın, ikram edenin ve parasını yiye-nin lânetlendiğini” bildirerek, bunu yapanları ağır bir şekilde kınamıştır. “44-Ebu Dâvûd, Eşribe, 2; İbn Mâce, Eşribe, 6” Zararlı bütün maddeleri kullanmada, insanın inanç ve iradesini kullanması son derece önem arz etmektedir. Kötü alışkanlıkların birer kurbanı ve tutsağı olmadan önce, insanoğlu iradesini faaliyete geçirmeli, inancının gereğine de uygun harekette bulunmalıdır. İslam’ın, içki ile yaptığı mücadele gibi, öncelikle anne ve babalar olmak üzere bütün bireyler de mücadele etmeli. Bu, aynı zamanda Allah’a karşı sorumluluğumuzun da bir gereği olarak kulluk görevimizdir. Topluma sağlam, dinî ve ahlakî bir zemin hazırlamak için öncelikle başta anne ve babalar olmak üzere toplumdaki rollerimiz ve statülerimiz ne olursa olsun birey, toplum, idareciler, eğitimcilerle birlikte alkol ve sağlığımıza dolayısıyla da aile saadetimize sayılamayacak derecede zararları dokunan diğer uyuşturucu maddelerin dinî ve hukukî engellerini anlatarak, insanlığın en korkunç sosyal hastalıklarından olan bütün zararlı maddelerden başta biz ve çocuklarımız olmak üzere tüm insanları uzak tutmak, öncelikli görevlerimizden olmalıdır. 13.05.2013
Hamit KURT
|