Din, insanın tüm ilişkilerini belirler; ilişkilere kıstaslar kor, standartlar getirir. Kültür ve medeniyetler, dayandığı temel değerlere bağlı olarak, insanın ilişkilerindeki önceliklere ve önem derecelerine farklı anlam ve ağırlık verir. Allah, anne babası, eşi, çocukları, akrabası, komşusu, mahallesi, çalışma arkadaşları, toplum, devlet, doğa ve hayvanlar âlemi ile olan ilişkileri, insanın sahip olduğu dünya görüşüne, mensup olduğu kültür ve medeniyete bağlı olarak şekillenir ve anlam kazanır. İslam Dini akrabalığı, Allah’a ve ahirete imanla bağlantılı çok önemli bir değer olarak ele almış, onun sağlamlaştırılıp yaygınlaştırılmasını istemiştir. Akraba ilişkileri anlamına gelen "sıla-i rahim" kavramı ise amca, hala, teyze, dayı ve bunların çocukları, kayın valide, kayın peder ve kayın birader gibi yakınlara karşı insani, ahlâkî ve sosyal görevler ifade edilir. Sıla-i rahim görevi genelde iki şekilde yapılır: 1-Ziyaret etmek, maddî ve manevi yardımda bulunmak, sevinçli ve acılı günlerinde yanların-da olmak. 2-Onlara, fiilî veya sözlü olarak her hangi bir zarar vermemek, onları kötülememek, unutma-mak ve dargın durmamaktır. İnsanoğlu, başta anne-babası olmak üzere gerek soy ve gerekse evlilik vesilesiyle başka insanlarla akraba olmaktadır. Akrabalık bağlarının korunması, akrabaları gözetip onlarla iyi ilişkiler içinde olmaya bağlıdır. Bu nedenledir ki; akrabaya iyilik, hem dinî, hem de sosyal sorumluluğumuzun bir gereğidir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde; “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” buyrulmaktadır. Öyleyse, Cenab-ı Allah’ın bize bahşettiği maddî imkânları, belli ölçüler içerisinde çevremizdekilerle paylaşabilirsek, büyük bir erdemi de yakalamış oluruz. Yaptığımız her iyilik, Rabbimiz katında bir sadaka kabul edilmektedir. Akrabaya yapılan iyiliğin hem sadaka sevabı, hem de sıla-i rahim yapma sevabı olmak üzere iki katıyla mükâfatlandırılacağını da sevgili Peygam-berimiz şöyle müjdeliyor; “Akrabalarla geliştirilen iyi ilişkilerin asıl yararı, kişinin kendinedir. Akrabalık bağlarının güçlü olması, kişiye sosyal hayatta büyük bir güven sağlar. Kişiyi yalnızlıktan kurtarır.” Günümüzde, sevinçlerin ve üzüntülerin, tek başına yaşanma eğilimi öne çıksa da, gerçekte bunun bir değer aşınmasından ibaret olduğu aşikârdır. İnsan, yalnızlaşarak huzur bulamaz, aksine, birlik ve dayanışmadan her gün yenilenen ve tazelenen heyecanlar doğar. Paylaştıkça sevinçler artar, üzüntü ve kederler hafifler. Toplum huzuru için gerekli olan güven duygusu da, çevremizdeki insanlarla ve yakınlarımızla dostane ilişkiler geliştirdiğimizde zemin bulur. Yakınlarımızla aramızdaki sevgi ve dayanışma bağları çözülmeye başlarsa, bu çözülme önce aileden akrabaya, ardından komşulara ve nihayet bütün bir topluma yayılır, ferdî ve toplumsal hayatımız tehlikeye düşürür. Unutulmamalıdır ki, akrabalık bağının tabiî oluşuna bakarak, onu sırf soy zemininde değerlendirmek ve onu her türlü değerin üstünde tutmak, dinimizin mesajlarıyla bağdaşmaz. İslam’a göre akrabalık ilişkileri soy bağının ötesinde; yardımlaşma, paylaşma, zor gününde akrabanın yanında olma gibi üstün ahlaki ilkeler zeminine oturtulmuş-tur. Akrabalık bağının koparılmadan sürdürülmesini isteyen sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’ “Akrabadan gelene misliyle karşılık veren kimse, sıla-ı rahim yapan kimse değildir. Asıl sıla-i rahim yapan kişi, kendisiyle ilgi kesildiğinde bile akrabalık bağını sürdürendir.” Buyurmuş-lardır. Her yıl ayrı bir konu ele alınarak TV dizilerinde ve çeşitli etkinliklerle toplumsal değerler, örfler, adetler, gelenek ve göreneklerin yanı sıra akrabalık değerlerimizin de yıpratılıp gözden düşürülmeye çalışılması, bir tesadüf değil, küresel bir projedir. Bu güzide değerlerimize yönelik planlı, stratejili bir saldırıdır. Güzide değerlerimizden olan akrabalık bağlarımızda meydana gelen büyük çözülmenin nedenlerini de şöyle sıralamak mümkün; Dini değerlerimizden uzaklaşmamız ve çocukları-mızı bu değerlerimizle yetiştiremememiz, güven kaybı (kişilere, kurumlara, devlete), beşeri ilişkilerde kopma, akrabalar arasında miras kavgaları, kadının haz metaı haline indirgenmesi, ailede dağılma, evliliğe karşı çıkma, nikâha karşı çıkma, evlilik dışı birlikte yaşamın çağdaşlığın gereği gibi göstermek, neslin devamı için gerekli olan çocuğa karşı çıkma, gayrı meşru çocuk sayısında patlama, cinsel sapkınlıkların yaygınlaşması, suç oranlarında patlama, intiharlar, şiddetin yaygınlaşması, madde bağımlılığının yaygınlaşması, yaşlıların huzur evlerine terk edilmesi, mahalle ve komşu kültürünün ortadan kalkması, zengin fakir ayrışmasındaki uçurumlar ve evlilik gibi önemli bir kurumun sosyal paylaşım sitelerinden olan Facebook, MSN ve telefondan tanışılarak yalan üzerine bina ediliyor olması. Unutmayalım ki; kaybettiğimiz yüce değerlerimizden olan akrabalık, günü birlik heva ve heveslerimize âlet edilemeyecek kadar yüce değerlerimizdendir. Selam ve esenlik dileklerimle. 13.11.2013
Hamit KURT
|