21.yüzyıl bilgi teknolojisinin zirveye çıktığı günümüz dünyasında batılılaşma hastalığımız ve küresel emperyalizmin (sömürgecilik) iktisadi, sosyal ve kültürel istilası nedeniyle milli ve manevi değerlerimizi bir bir kaybeder olduk. Batılılaşma hastalığımız ile küresel emperyalizmin istilasıyla erozyona uğrayan değerlerimizden biriside hiç şüphesiz komşuluk ilişkilerimizdir. Millet ve devlet olmanın en küçük birimi ve çekirdeğinin birisi aile, diğeri ise ailelerin bir araya gelmesiyle oluşan ve bir arada yaşama hali olan komşuluktur. Günümüzden 20-30 sene öncesine kadar mükemmel olan komşuluk ilişkilerimiz bilgi teknolojisinin zirveye çıktığı günümüz dünyasında, maddiyatın ön planda tutularak komşuluk ilişkilerimizin dibe vurması son derece üzüntü vericidir. İş ve çeşitli bahanelerle köylerin boşaltılıp, şehirlerin metropol köyler haline gelmesi, binalarda yaşama kültürünün hayata yanlış aksettirilmesi, maddiyatın ön planda tutulması, komşuluk gibi önemli bir değerimizin yok olmasına da neden olmaktadır. Düğün, cenaze, sünnet, hasta ziyaretleri, imece usulü ile yapılan işler, hac ve asker uğurlama vb. gibi toplumsal tüm etkinliklerde bir ve beraber olunurken, günümüzde bunun tam tersinin yaşanıyor olması içler acısı bir durum değil mi? Komşumuza bıraktığımız evimizin anahtarını, şimdi gelinimize, oğlumuza, kızımıza, bırakamaz duruma gelmemiz düşündürücü değil midir? Öyle ki, aynı apartmanda oturdukları halde, alt katta oturan üst katta ikamet edeni, ya da yan dairede oturan komşusunu tanımamakta, merdivenlerde karşılaşıldığın da ise soğuk bir yüz ifadesiyle klişeleşmiş “merhaba” denilmekten öte bir ilişkinin kurulamaması artık olağan karşılanır oldu. Oysa; dinimiz İslam komşuluğa, dolayısıyla komşu haklarına ayrı bir önem vermişken, “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir.” diyen bir peygamberin ümmeti iken, bu güzide değerlerimizden uzaklaşmamız niye? Kur’an-ı Kerimde; “Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.”( Nisa.36) buyrulurken, “Cebrail bana, daima komşu hakkını tavsiye ederdi. Öyle ki ben, komşuları birbirine mirasçı kılacak zannetmiştim.”,” Peygamberimiz bir gün üç defa: ‘Vallahi iman etmiş olmaz’ dedi. Kim Ya Resulullah diye sorulunca: ‘Yapacağı fenalıktan komşusu emniyet içinde olmayan kimseler’ dedi.” Şeklinde ifade buyuran Allah Resulünün bu mesajları neden dikkate alınmıyor? İmamı Gazali’de “İyi komşuluk, ülkeleri mamur eder ve ömrü uzatır.” ifadesiyle bu güzide değerimizi anlam yüklü sözleriyle dile getirmişken… Başta; can, mal ve namusları olmak üzere zarar vermeden, eli ve diliyle onları incitmeden, maddi ve manevi sıkıntılarında yardımda bulunmak gerekirken, dini, milli ve manevi bilgileri paylaşıp onların bu alanlardaki noksan bilgilerini tamamlamalarına yardımcı olunacakken, hasta olan, yaşlı ve kimsesiz komşuları daima koruyup gözetmek hem İslami hem de insani görevlerimiz arasında yer alırken, bunları ihmal ve ihlal etmemiz yaratılış gayemize aykırı değil de ya nedir? Aile ve komşuluk kurtarılabilir, ayakta tutabilir ve sağlam zemine oturtulabilirse, millet ve devlet olma bekamızda o kadar sağlam ve devamlı olur. Bu sosyal olguyu sağlam temeller üzerine bina edip hayata geçirebilirsek, anarşi, terör, ayrışma, ırkçılık, kavmiyetçilik, kabile-cilik, mezhepçilik, cemiyet, cemaatçilik, particilik ve bölgecilik gibi tüm marazi ve ilkel hastalıkları tedavi etmemiz ve ortadan kaldırmamız mümkün olacaktır. Sevgi ve esenlik dileklerimle.14.11.2013
Hamit KURT
|